Devleti yönetenler, senin itibar ederek seçtiğin siyasal parti kimlikli kişilerdir genelde. Her ne kadar inansak veya inanmasak da Anayasamıza göre devletimizin “…demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda demokrasilerde aslolan iktidara talip olan partilerin bir programlarının olmasıdır. Ülkemiz partilerinin de programları vardır elbette. Ancak parti liderleri her dönem parti programlarının önünde yer almışlar, programlar pek dile getirilmez olmuştur. Dolayısıyla partiler program partisinden çok lider partisi konumuna dönüşmüşlerdir. Bu duruma göre siyasetçiler görev aldıkları süre içinde, kendi parti programları doğrultusunda değil liderin düşünceleri doğrultusunda görev yapmayı tercih etmişler ve etmektedirler.
Politikalarına güvenerek, beni temsil etsin, bana ve ülkeye hizmet etsin diye senin oy vererek başa getirdiğin insanlardır, Başkanlar, Başbakanlar, Bakanlar. Bu makamlara kendi oyunla getirdiğin kişilerin doğal olarak ne bir ayrıcalığı ne de kutsallığı yoktur, olamaz. Vatandaş olarak bir süre deneyip ülkenin ve senin beklentilerine cevap veremediğini düşündüğün siyasilere güle güle demek de senin elindedir. Beklentilerinin olumsuzluğunu görüp kaderine rıza göstererek “ kendim ettim kendim buldum” şarkısını söylemen gereksiz ve yersizdir. Ülke yönetimine talip olanları seçerek, geleceğini hatta ülkenin kaderini belirleyen sensin. Dolayısıyla sana hesap verebilmelerini ve yaptıkları hizmetler için sorumluluk taşımalarını beklemen doğaldır.
Bir kez daha tekrar edelim, senin seçiminle ülke yönetime gelen siyasilerin senden bir ayrıcalığı, kutsallığı yoktur ve olamaz. Bu görevi onlara tevdi ettiğinde kazanmaktadırlar senin istediğinde ulaşamayacağın mevkileri. Kutsallık aranacaksa devlet ve devlet kadrolarındaki makamlar akla gelmeli belki, bu makamlarda belirli sürelerle görev alanların salt o makamın kutsallığından kaynaklıdır yaptıkları işler. Hizmete talip olmuşlardır sen de onların hizmet programlarına inanarak onları denemek istemişsindir hepsi bu. Sen seçmezsen sıradan bir vatandaş olarak kalacaktır o siyasal kimlikli zat-ı muhteremler. Sen de bilirsin ki onları iyi bir şeyler yapmayı vaat ettikleri için güvenerek seçtin. Dolayısıyla bazı şeyleri yapmak için senden oy aldıkları hizmetleri yapmaları da övünülecek şeyden ziyade verilen sözün, görevin yerine getirilmesidir sadece.
Ülkenin dış politikası ve genel işleyişini bir yana bırakırsak, senin üzerinde düşünerek sorgulaman gereken ise seçtiklerinden, neyi beklediğin, ne dilediğin, beklentilerinin ne ölçüde gerçekleşip gerçekleşmediği muhasebesi olmalıdır kanımca. Seçtiklerinin sana yararlarının temel kontrol noktası, bir işin ve gelirin varsa bu iktidar döneminde cebine giren para ile çıkan para arasındaki makasın ne kadar açıldığıdır. Cebinden çıkan para girenden fazla ise ve giderek artıyorsa, seçtiğin iktidar partisinin politikasını gözden geçirmenin zamanı gelmemiş midir? Yıllarca denemiş, beklemiş lakin pek beklediğini bulamamışsan aynı kısır döngüden çıkabilmek için yeni yollar ve değişik çözüm üreten siyasileri denemeyi düşünmeye başlaman gerekmez mi? Sandık önüne gelmeden düşünmeli ve karar verebilmelisin. Siyaset bir nöbet değişimi olursa, ülke ve yaşayanlar daha ileri düzeye huzurlu bir yaşama kavuşma şansı yakalayabilirler. Aksi durum hem siyasilerin kendilerini senden daha farklı birileri olarak görmelerine, hem de ülke yönetimindeki titrlerinin yalnızca kendilerine ait olabileceği zahabına kapılmalarına, kendilerinin vazgeçilmez kişiler olduklarına inanmalarına neden olmaktadır. Bu ise senin asla hayrına olmayacak bir durumdur.
Muzaffer NARMAN